Türkiye’de Hıristiyan Olmak
“Türkiye’nin yüzde doksan dokuzu Müslüman’dır”, “Türkler Müslüman’dır”, “Her Türk Müslüman doğar” gibi sözleri her zaman çevremizde duyuyoruz. Bu söylemlere inananların sayısı da az değildir.
Ancak Türkiye’nin gerçeği bu yukarıdaki gibi midir?
Türkiye’de yaşayan başta Hıristiyanlık dinine sahip birçok topluluk var. Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Yahudiler, Budistler hatta son zamanlarda Bahailer.
Türk Hıristiyanların sayısı da giderek artmaktadır.
Peki bu kişiler Türkiye’de nasıl yaşamaktadır, hangi haklara sahiptirler?
Türkiye laik ve demokratik bir ülkedir. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı Anayasa hükümlerinin gözetimindeki kanunlarla ile yönetilmektedir. Demokrasi tanımı “Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yani çoğunluğun azınlığı yönettiği bir yönetim biçimi değildir. Özelikle bu çoğunluğu belirleyen inanc bile olsa kimsenin hakkı bir diğerinin hakkından üstünlüğü yoktur.
Anayasamızda da bu özgürlük hiçbir kimse ayırt edilmeden verilmiştir.
MADDE 24. – Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Tarihe bakıldığında bütün Türklerin Hıristiyan olmadığı da görebiliriz. Karaman Türkleri buna en güzel örnektir. Bu kavm ne yazık ki Mübadelede vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Gagavuz Türkleri Hıristiyan bir Türk kavmı olarak yaşamlarını hala sürdürmektedirler.
Bir kişinin Türk olması için illa ki Müslüman olması gerekmemektedir. Çünkü yine anayasamıza göre Türklüğün tarifi şöyle yapılmaktadır;
Madde 66 - Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Bu maddeye göre bir Türk vatandaşı her dinden hatta dinsiz bile olabilir. Din bir insanın ruhani kimliğidir, vatandaşlık kimliği değildir.
Bir kimse dini görüşünü değiştirebilir. Ailesinin dinini bırakarak bir başka dine geçebilir. Bu onun vatandaşlığına bir şey yapamaz. O hala vatandaşlık kimliğini taşımaktadır.
Bu gerçekler aslında kimsenin gözünden saklı değildir. Anayasamızı okuyan herkes vatandaşlık hakkında bilgi sahibi olabilir. Tarihimizi araştıran hatta bu konuda birkaç belge karıştıran herkes Türklüğün ve dini inançların bağlantısı hakkında pek çok şey öğrenebilir.
Ancak neden hala özellikle bir Türk’ün Hıristiyanlığı seçmesi toplumda “vatan hainliğiyle” eş değer görülmektedir? Bu kişi Hıristiyan olmakla vatanına da ihanet etmiştir. Potansiyel bir vatan hainliği muamelesi görmek için sadece dininizi değiştirmek yeterli midir?
Neden hala bir Türk Hıristiyan’a “bir Hıristiyan ülke ile savaşa girsek sen hangi tarafta yer alacaksın?” en çok sorulan sorulardan biridir?
Tarihin derinliklerine daldığımızda Çanakkale savaşlarında Müslüman Sudanlıların bize karşı savaşmaları ya da 1. Dünya Savaşında Müslüman Arap dostlarımızın İngilizler ile Müslüman Osmanlıya karşı işbirliği yaptığını sorgulayabiliyor muyuz?
Bir Türk Hıristiyan’ın sadece kendi iradesi ve hür fikri ile inancını değiştirmesi neden hala “parayla Hıristiyan oldu” iftiralarıyla karşılanmaktadır? Hangi para sizin çocuklarınızın ismiyle, diniyle alay edilmesini karşılayabilir? Tehditler alarak yaşamayı hangi değer ölçebilir? Rahatça ibadet etme özgürlüğünüzü pek çok saldırıyla ya da soruşturmayla bölünmesi kaç paradır?
Bütün ülkede sizin seçtiğiniz ve yaşamınızı bu yönde şekillendirdiğiniz inancınız hakkında pek çok iddialarla dolu olması ne demek olduğunu kim bilebilir? Her gün gazetelerde televizyonlarda Kutsal olarak kabul ettiğiniz Kitabınızın değiştiğini, tahrif edildiğinden bahsedilmesi, kendi inançlarını açıklarken bile sizin inancınızla kıyaslanılması neden hala devam etmektedir?
Türkiye’de Hıristiyan olarak yaşamaya devam ediliyor. Çünkü bu ülke sadece burada doğan Müslüman kardeşlerimizin değil yine bu ülkede doğan Hıristiyanlarındır da. Bu ülkenin değerleri, kültürü hepimizindir. Korumak, kollamak, saygı duymak ve sevmek herhangi bir gurubun tekeline giremeyecek kadar değerlidir.
İnandığımız ve bize ahlaki, ruhsal, düşünsel olarak da rehberlik eden Kutsal Kitap yani Tevrat Zebur ve İncil’dir. Onun ışığında yaşamaya bu ülkede devam edeceğiz. Bu ayetlere de aynı şekilde bağlıyız ve onu yaşıyoruz;
“Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı'dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur. Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı buyruğuna karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanır. İyilik edenler değil, kötülük edenler yöneticilerden korkmalıdır. Yönetimden korkmamak ister misin, öyleyse iyi olanı yap, yönetimin övgüsünü kazanırsın. Çünkü yönetim, senin iyiliğin için Tanrı'ya hizmet etmektedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrı'nın gazabını salan öç alıcı olarak Tanrı'ya hizmet ediyor. Bunun için, yalnız Tanrı'nın gazabı nedeniyle değil, vicdan nedeniyle de yönetime bağlı olmak gerekir. Vergi ödemenizin nedeni de budur. Çünkü yöneticiler Tanrı'nın bu amaç için gayretle çalışan hizmetkârlarıdır. Herkese hakkını verin: Vergi hakkı olana vergi, gümrük hakkı olana gümrük, saygı hakkı olana saygı, onur hakkı olana onur verin” (Romalılar 13: 1-7).
Bu ülkede yaşayan Hıristiyanlar İncil’in emrettiği gibi yaşamak için çalışmaktadırlar. Çünkü İncil böyle söyler. Pek çok kişinin düşündüğünün aksine İncil’e göre yaşamak demek bağlı bulunduğumuz toprakları, vatanını sevmeyi gerektirir. Bu yüzden işte yine aşağıdaki ayetleri yerine getirmeyi de bir borç biliriz.
“Her şeyden önce şunu öğütlerim: Tanrı yoluna tam bir bağlılık ve ağırbaşlılık içinde sakin ve huzurlu bir yaşam sürelim diye, krallarla bütün üst yöneticiler dahil, bütün insanlar için dilekler, dualar, yakarışlar ve şükürler sunulsun” (1. Timoteus 2:1-2).
|